Sürdürülebilirlik Rehberi

Yaşam boyu öğrenme, bireylerin bilgi, beceri ve yetkinliklerini sürekli güncelleyerek değişen iş gücü ve toplumsal ihtiyaçlara uyum sağlamasını mümkün kılar. Bu süreç, insana yakışır işlere erişimi kolaylaştırmanın yanı sıra bireyin sürdürülebilir bir ekonomide etkin rol almasını destekler.

• Dijitalleşme, yeşil ekonomi ve yaratıcı endüstriler gibi geleceğin alanlarında yetkinlik kazanmak istihdamı artırır.

• Online eğitim platformları, açık ders malzemeleri ve sertifika programları aracılığıyla erişilebilir öğrenim fırsatları sağlanabilir.

• Mesleki gelişim, bireylerin güvenceli ve kaliteli işlerde çalışma olanaklarını genişletir.

• İklim değişikliği ve döngüsel ekonomi gibi sürdürülebilirlik konularında bilgi edinmek, iş yaşamında çevresel sorumluluk bilincini artırır ve sürdürülebilir kararları destekler.

• Yaşam boyu öğrenme toplumsal bir sorumluluk olup, herkese kaliteli ve erişilebilir eğitim imkânlarının sağlanması gerekir.

• Kadınlar, engelliler, mülteciler gibi dezavantajlı grupların ekonomik yaşama katılımını destekleyen kapsayıcı öğrenme ortamları oluşturulmalıdır.

• Eleştirel düşünme, medya okuryazarlığı ve hak temelli yaklaşımlar da eğitim programlarının önemli bileşenleri olmalıdır.

• Aktif yurttaşlık bilinci geliştirilerek, insana yakışır iş koşullarının ve sürdürülebilir politikaların talep edilmesi teşvik edilmelidir.

Sürdürülebilir kalkınmanın sosyal boyutunda iş yerinde adalet, eşitlik ve güvenlik, insana yakışır işin temel unsurlarıdır. Çalışan haklarının korunması yalnızca bireysel refahı artırmakla kalmaz; aynı zamanda iş gücünün verimliliğini ve iş yerinin sürdürülebilirliğini sağlar.

• Asgari ücret, çalışma saatleri, izinler ve iş sağlığı-güvenliği gibi haklar yasal çerçevede güvence altındadır.

• Çalışanların hakları hakkında bilgi sahibi olmaları, ihlallerde yasal başvuru yapabilmelerini mümkün kılar.

• Kendi hakları kadar çevresindekilerin haklarına saygı göstermek önemlidir.

• Sendikalar, toplu pazarlık gücü ile adil ücret, iş güvencesi ve güvenli çalışma ortamı sağlanmasında etkilidir.

• Sendikal faaliyetlere katılım, dayanışmayı ve iş yerinde demokratik katılımı artırır.

• Cinsiyet, yaş, engellilik ve etnik köken gibi ayrımcılıklara karşı farkındalık oluşturulmalıdır.

• Psikolojik ve fiziksel taciz durumlarında sessiz kalmamak, ilgili birimlere başvurmak gerekir.

• Kapsayıcı ve çeşitliliği destekleyen politikalar kurum kültürünü güçlendirir.

• Her birey sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hakkına sahiptir.

• İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine katılmak, risklerin farkında olmak bireysel sorumluluktur.

• Bu bilinç iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine katkı sağlar.

Latin American Social Work in the Justice System

Sosyal çalışma uzun zamandır adalet sisteminin ceza ve hukuk mahkemeleriyle doğrudan çalışmaktadır. Ancak Latin Amerikalı uygulayıcıların hukuk sistemindeki çalışmaları küresel ve yerel düzeylerde çok az bilinmektedir. Bu kitap, Batı merkezli değerlendirmelerin ötesine geçen ve adalet sisteminde sosyal çalışmanın gerçek bir Latin Amerikalı portresini sunan ilk kitaptır. Sosyal çalışma uygulayıcılarının yargı sistemiyle uzun vadeli etkileşimi, hukuk ve psikoloji gibi diğer disiplinlerle diyalog kurma konusunda uzmanlık geliştirmelerini sağlamıştır. Bu bilgi, eğitim ve öğretim için uzmanlaşmış programlar geliştirmek üzere diğer profesyonellerle paylaşılması ve tanımlanması için çok önemlidir. Bu anlamda, adalet sisteminde sosyal çalışmanın olumlu ve olumsuz deneyimleri, kişinin uygulamasını geliştirmesine olanak tanır. Yerel deneyimleri ve mesleğin bu konuda karşılaştığı büyük ikilemleri belirlemek çok önemlidir. 

The Psychosocial Impacts of Whistleblower Retaliation

Bu kitap, ihbarcı misillemesiyle ilgili zararları, çalışanlar üzerindeki psikososyal etkilerini ve yarattığı ve sürdürdüğü kurumsal işlev bozukluğunu analiz ediyor. İhbarcılara karşı damgalama ve önyargılar, başkalarına zarar verme söz konusu olduğunda korumalı açıklamalar yapma yeteneklerini etkiliyor. Misilleme amaçlı toksik taktikler, korkuyu somutlaştıran ve seyirci davranışlarını teşvik eden bir atmosfer ve kurum kültürü yaratıyor. Bu kitapta yazarlar, finansal, yasal, sosyal, fiziksel ve duygusal refahı içeren alanlardaki psikososyal etkileri araştırıyor. 14 bölümden 10'u özellikle misillemedeki toksik taktikleri inceliyor: gaz verme, mobbing, marjinalleştirme, dışlama, değersizleştirme, çift taraflı bağlama, kariyer engelleme, karşı suçlama, zorbalık ve doxxing. Bu toksik taktikler, işyerinde travmatik stresin (WTS) yapı taşlarıdır ve travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB), depresyona, madde bağımlılığına ve intiharlara yol açabilir. WTS, işyeri şiddeti veya iş stresi arasında ayrım yapan bir terimdir. Bunlar WTS'nin bileşenleri olabilir ancak bir çalışanı hedef alan sistemsel düşmanca çalışma ortamını tam olarak tanımlamaz. WTS'yi ve kimliği nasıl bozduğunu, ahlaki yaralanmaya neden olduğunu ve dünya görüşlerini nasıl paramparça ettiğini anlamak, bu tür düşmanca çalışma ortamının kurbanı olan müşterileri tedavi eden klinisyenler için önemli hususlardır.

Fiscal Policy Shocks and Macroeconomic Growth in South Africa: Missing Links and Policy Gaps

This book explores the disconnect between fiscal policy and macroeconomic development in South Africa. It analyses the factors that have contributed to the lack of economic growth in the country over recent decades and outlines an improved fiscal policy framework that increases investment and employment. Particular attention is given to the impact of government debt and its relationship with GDP, the connection between budget deficits and interest rates, and how economic policy uncertainty affects employment dynamics and inflation. This book provides practical fiscal policy suggestions to increase economic growth in South Africa and Africa more generally. It will be relevant to researchers and policymakers interested in African economics and economic policy.

Supply Chain Immunity: Overcoming our Nation's Sourcing Sickness in a Post-COVID World

Bu kitap, COVID-19 ölçeğinde pandemilerle başa çıkmak için koordineli bir tedarik zinciri perspektifi sunmaktadır. Özellikle, bu kitap ekonomimizi ve sağlık sistemlerimizi düzeltmek için gerekenleri göstermek üzere yeni bir yaklaşım olan tedarik zinciri bağışıklığını açıklamaktadır. Bu kitabın yazarları tedarik zinciri yönetimi, sağlık hizmeti tedarik zincirleri, büyük sistem edinimi ve acil durum kaynak yöntemleri konusunda uzmandır. Yazarlar, COVID sırasında ülkenin tedarik zinciri başarısızlıklarının derinliklerinde çalışırken elde edilen birinci elden deneyimlere dayanarak, özel ve kamu sektörü tedarik zinciri yöneticilerinin daha bağışık bir tedarik zinciri yeniden inşa etmede dikkate almaları gereken önemli temalar geliştirmektedir. Kitap, COVID-19 pandemisinden çağdaş dersler çıkarmak isteyen politika yapıcılara, akademisyenlere, uygulayıcılara ve afet müdahalesi, kamu politikası, sağlık hizmeti ve tedarik zinciri yönetimi öğrencilerine yöneliktir. Kaosu yaşayanların bakış açısından, yazarlar ulusal bir pandemi veya diğer küresel acil durumlarla ilgili ortak planlama, pazar istihbaratı ve yönetişimde yeni kavramların uygulanmasını daha da araştırmaktadır.

International Labour Mobility: How Remittances Shape the Labour Migration Model

Bu kitap, göç ve para transferleri arasındaki bağlantıların multidisipliner bir analizini sunmaktadır. Para transferlerinin göç kararını etkilemedeki rolü, ekonomik kalkınma, eğitim, işgücü piyasası ve sosyal faktörlerle ilişkili olarak incelenmektedir. Para transferlerinin göç üzerindeki etkisi, hem belirli ülkelere hem de Avrupa Birliği ve eski Sovyet devletleri gibi daha geniş bölgelere odaklanarak küresel bir bakış açısıyla incelenmektedir. Göç akışlarını yönetmedeki zorluklar, COVID-19'un göç üzerindeki etkisiyle birlikte tartışılmakta ve işgücü göçünün etkili bir şekilde yönetilmesi için politika önerileri yapılmaktadır. Bu kitap, işgücü göçü ve doğrudan yabancı yatırımdan kaynaklanan para transferlerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin karşılaştırmalı bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. Emek ve göç ekonomisiyle ilgilenen araştırmacılar ve politika yapıcılar için alakalı olacaktır.

Identity Construction and Tourism Consumption: A Grounded Theory Approach

Bu kitap, kimliğin turizm tüketiminde nasıl önemli bir rol oynadığını araştırmaktadır. Turizmle ilgili tüketim çalışmalarının neredeyse tamamı kimliğin turizm tüketimiyle ilişkisini hafife almakta veya yetersiz bir şekilde ele almaktadır. Kimlik olgusu turizm literatüründe oldukça yeni bir konu olduğundan, bu kitap onun tüketim teorisiyle ilişkisini incelemektedir. Tüketim öncesi, sırasında ve sonrasındaki faaliyetlerin bir kişinin kimliğini nasıl etkilediğini ve tam tersini merak eden okuyucular için ilgi çekicidir. Bu kitap, tüketim teorilerinin bir analizini ve olgunun pre-modern, modern ve post-modern dönemlerdeki evrimini tanımlayan bir literatür özetini içermektedir. Bu bağlamda, bu kitap kimlik inşası ve turizm tüketimi arasındaki etkileşimleri aydınlatmayı amaçlamaktadır. Nitel araştırma yaklaşımlarından biri olan temellendirilmiş teori, ilgili amaca ulaşmak için uygulanmış ve araştırmacıların konuya ilişkin yeni bakış açıları kazanmalarını sağlamak için yöntem yaklaşımı aşamalarını izleyerek derinlemesine görüşmeler yapılmıştır.

Sustainable Development and Communication in Global Food Networks: Lessons From India

Bu kitap, küresel gıda ağlarındaki iletişimin teorisi ve pratiği aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yeni bir yaklaşım sunuyor ve özellikle organik gıda ve adil ticaret hareketlerine odaklanıyor. Disiplinler arası bir yaklaşım benimseyerek, Kalkınma ve Sosyal Değişim için İletişim, Tarımsal Gıda Çalışmaları ve Ekonomik Coğrafya alanlarını bir araya getiriyor. Bu, Hint çiftçi topluluklarından, küçük Avrupa işletmelerinden ve İngiltere merkezli tüketicilerden gelen sesleri ortaya çıkaran katılımcı bir yöntemle destekleniyor. Kitap, bu aktörleri küresel gıda pazarında bir araya getiren doğrudan ve aracılı iletişim süreçleri aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmada iletişimin ayrılmaz rolünü örneklendiriyor. Bu tür süreçler arasında ticaret ilişkileri, öz temsil ve internet alanları aracılığıyla bilgi ve bilgi alışverişi yer alıyor. Kitap, bu süreçler aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin daha bütünsel bir anlayış oluşturmada iletişimin araçsal rolünü ortaya koyuyor. Ayrıca, sürdürülebilir çözümlerin, yereldeki insanların seslerine ve yerelleştirilmiş deneyimlerine daha fazla dikkat eden daha küçük, kendi kendine yeten projeler ve girişimler gerektirdiğini savunuyor.