Açlık, bireyin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli besin öğelerini yeterli düzeyde alamaması sonucu ortaya çıkan fizyolojik bir durumdur. Uzun süreli açlık, vücudun temel işlevlerini yerine getirmesini engellemekte ve ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır. Açlık, yalnızca kalori eksikliğiyle sınırlı kalmamakta; enerji yetersizliği ile birlikte vitamin ve mineral eksikliklerini de kapsamaktadır. Açlık sınırı ise, bir bireyin asgari düzeyde beslenmesini sağlayacak günlük kalori ihtiyacına göre hesaplanan gelir seviyesidir. Bu sınır, ülkelerin ekonomik yapısı, yaşam maliyetleri, gıda fiyatları ve tüketim alışkanlıklarına göre farklılık göstermektedir.
Düşük Gelir Düzeyleri: Bireylerin gelir düzeyi, gıdaya erişim üzerinde belirleyici bir etkendir. Düşük gelirli bireyler, yeterli ve dengeli beslenme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Küresel ölçekte gelir eşitsizliğinin artması, açlık oranlarını da doğrudan yükseltmektedir. Gıda Harcamalarının Gelirdeki Payı: Düşük gelir gruplarının büyük bir kısmı, gelirlerinin önemli bir bölümünü temel gıda ürünlerine harcamaktadır. Gıda fiyatlarında yaşanan küçük artışlar dahi bu grupların beslenme durumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Yoksulluk Döngüsü: Açlık, bireylerin sağlığını ve fiziksel kapasitesini olumsuz etkileyerek gelir elde etme imkânlarını sınırlandırmaktadır. Bu durum, yoksulluğun nesiller arası aktarımını kolaylaştırmakta ve yoksulluk döngüsünü kalıcı hâle getirmektedir.
Gıda Enflasyonu: Enflasyon oranlarının yükselmesi, temel gıda maddelerinin fiyatlarında artışa yol açmaktadır. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde gıda enflasyonu, halkın satın alma gücünü ciddi ölçüde azaltmaktadır. Küresel Krizler: Savaşlar, doğal afetler ve salgın hastalıklar gibi küresel krizler, gıda tedarik zincirlerinde aksamalara neden olmakta ve bu durum, üretim maliyetlerine ve dolayısıyla fiyatlara yansımaktadır. Enerji krizleri ve lojistik sorunlar, gıda erişimini olumsuz yönde etkileyen başlıca etkenler arasında yer almaktadır. Spekülatif Ticaret: Gıda ürünleri üzerinden yürütülen spekülatif ticaret faaliyetleri, fiyat istikrarsızlığını artırmakta ve özellikle düşük gelirli bölgelerde açlık riskini derinleştirmektedir.
Tarımsal İstihdam: Düşük gelirli ülkelerde tarım sektörü hâlâ önemli bir istihdam alanıdır. Ancak iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması ve modern tarım teknolojilerine sınırlı erişim gibi etkenler, tarımsal verimliliği azaltmakta ve açlığı derinleştirmektedir. İşsizlik ve Gelir Kaybı: Ekonomik dalgalanmalar ve kriz dönemlerinde artan işsizlik oranları, özellikle kırılgan gelir gruplarının gıdaya erişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Kayıt Dışı Çalışma: Kayıt dışı istihdam edilen bireyler, sosyal güvence ve gelir istikrarından yoksun olmaları nedeniyle ekonomik şoklara karşı daha savunmasızdır. Bu durum, açlık riskinin artmasına zemin hazırlamaktadır.
Gelir eşitsizliği, temel ihtiyaçlara erişimde adaletsizlik yaratmakta ve düşük gelirli kesimlerin sağlıklı beslenme olanaklarını kısıtlamaktadır. Sosyal koruma sistemlerinin yetersiz olduğu toplumlarda, ekonomik krizler ve ani gelir kayıpları, açlıkla mücadeleyi daha da güç hâle getirmektedir. Bu nedenle sosyal adaletin ve kapsayıcı politikaların güçlendirilmesi, açlığın önlenmesinde temel bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.
Açlıkla mücadele yalnızca yeterli gıda teminini sağlamaya yönelik bir hedef olmanın ötesinde, gıda güvenliğini garanti altına almayı, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik etmeyi ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin inşa edilmesini de kapsamaktadır. Sürdürülebilir beslenme, doğal kaynakların korunmasını ve biyolojik çeşitliliğin desteklenmesini temel alarak, sağlıklı ve dengeli gıda üretimini teşvik etmektedir. Bu doğrultuda, tarımsal üretim yöntemlerinin iyileştirilmesi, gıda israfının azaltılması ve besin değeri yüksek gıdalara erişimin artırılması büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocuklar, hamile bireyler ve yaşlılar gibi kırılgan grupların beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, küresel sağlık ve kalkınma hedefleri açısından öncelikli bir gerekliliktir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi; üretimden tüketime kadar olan tüm süreçlerde sürdürülebilir politikaların hayata geçirilmesini, yerel üretimin desteklenmesini ve çevresel etkilerin asgari düzeye indirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylelikle, bireysel ve toplumsal düzeyde sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması mümkün hâle gelmektedir.
Sürdürülebilirlik ilkesi, doğal kaynakların korunarak mevcut kuşakların ihtiyaçlarının karşılanması ve gelecek nesillerin yaşam koşullarının güvence altına alınmasını amaçlamaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında yer alan "Açlığa Son" hedefi, herkesin yeterli, güvenilir ve besleyici gıdaya erişimini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda beslenme, yalnızca bireysel sağlık üzerinde değil, aynı zamanda ekosistemlerin sürdürülebilirliği üzerinde de belirleyici bir etkiye sahiptir.
Sürdürülebilir beslenme yaklaşımları, çevresel etkileri en aza indiren, besin çeşitliliğini koruyan ve tüm toplumsal gruplar için sağlıklı gıdaya erişimi destekleyen sistemlerin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. Tarımsal üretimin sürdürülebilir yöntemlerle gerçekleştirilmesi, toprak kalitesinin korunması ve su kaynaklarının verimli kullanılması bu sürecin temel bileşenleri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, gıda israfının azaltılması, biyoçeşitliliğin teşvik edilmesi ve yerel üreticilerin desteklenmesi de sürdürülebilir beslenme sistemlerinin güçlendirilmesine katkı sunmaktadır.
Beslenme alışkanlıkları, küresel ölçekte açlık ve yetersiz beslenme sorunlarıyla doğrudan ilişkilidir. Endüstriyel tarım ve hayvancılığa dayalı gıda üretimi, yüksek düzeyde doğal kaynak tüketimine neden olmakta; bu durum hem gıda güvensizliğini hem de obezite ile yetersiz beslenmenin aynı anda artış göstermesini beraberinde getirmektedir. Bu çelişki, çağdaş gıda sistemlerinin sürdürülebilirliğini sorgulanabilir hâle getirmektedir. Bu bağlamda, bitkisel bazlı beslenme modelleri daha az su ve enerji tüketmekte, aynı zamanda karbon ayak izini azaltarak çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlamaktadır.
Sürdürülebilir tarım, doğal kaynakların korunmasını esas alarak, mevcut gıda üretimini gelecek kuşakların ihtiyaçlarını riske atmadan sürdürmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu kapsamda; toprak verimliliğinin korunması, su kaynaklarının etkin kullanımı ve biyolojik çeşitliliğin desteklenmesi temel ilkeler arasında yer almaktadır. Sürdürülebilir gıda politikaları ise, bu üretim modellerini destekleyerek herkesin yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya erişimini güvence altına almayı hedeflemektedir.
Avrupa Birliği – “Çiftlikten Sofraya” Stratejisi: Avrupa Birliği, tarım ve gıda sistemlerini çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan daha sürdürülebilir hâle getirmeyi amaçlayan “Çiftlikten Sofraya” stratejisini hayata geçirmiştir. Bu strateji; pestisit kullanımının azaltılması, besin maddelerinin aşırı kullanımına karşı önlemler alınması, antimikrobiyal direncin sınırlandırılması ve organik tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi somut hedefler içermektedir. Ayrıca, tarım sektörünün iklim değişikliği üzerindeki etkilerini azaltmayı ve biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmeyi amaçlayan politikalar da bu çerçevede geliştirilmektedir.
Fransa – Agroekoloji Uygulamaları: Fransa, agroekoloji temelli tarım politikalarıyla sürdürülebilir tarım alanında öncü ülkelerden biridir. Bu yaklaşım kapsamında; organik tarımın yaygınlaştırılması, tarımsal üretimde bitkisel ve hayvansal çeşitliliğin artırılması, toprak sağlığının korunması ve biyolojik çeşitliliği destekleyen yöntemlerin uygulanması ön plandadır. Agroekoloji, üretim sistemlerinin doğayla uyumlu bir şekilde dönüştürülmesini hedefleyen çok yönlü bir model sunmaktadır.
COP28 – Sürdürülebilir Tarım Bildirgesi: 2023 yılında Birleşik Arap Emirlikleri'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen COP28 İklim Zirvesi'nde, 150 ülke tarafından “Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemi” konulu bildirge imzalanmıştır. Bu bildirge, gıda sistemlerinin iklim değişikliğine karşı dirençli hâle getirilmesi, küresel ölçekte emisyonların azaltılması ve tarım sektöründe sürdürülebilirliğin teşvik edilmesi yönünde ortak bir taahhüdü temsil etmektedir. Bildirge aynı zamanda, iklim krizine karşı tarımsal üretimin dönüşümünü hızlandırmayı amaçlayan uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesini hedeflemektedir.
Norveçli büyük romancı Knut Hamsun'un, dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan bu romanı "100 Temel Eser" arasında anılmaktadır. Ünlü bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yandan da açlıkla pençeleşen bir gencin öyküsünü duygulanarak okuyacaksınız.
Ne alıkoyuyor bizi karşımızdakinin gözünü çıkartmaktan? sorusuyla açılıyor Kişi ve Kutsal, nedir insanın insana kurtlaşmasına mâni? Neden kötülük değil de iyilik bekleriz ötekinden? Simone Weil’in Nazi işgaliyle darmadağın bir hâl alan ülkesi Fransa için açlık grevindeyken yazdığı bu kitap, 20. yüzyılın en sıradışı filozoflarından birinin çağının insanlarına son çağrısı. École normale supérieure’ün ilk doktoralı kadın felsefecilerinden biri olan Simone Weil, kitlelerin bireyi yutup sildiği ideolojiler çağında insanın ufalanamazlığının, aşılamazlığının, indirgenemezliğinin sözcülüğünü yapıyor. Giorgio Agamben’in önsözünde işaret ettiği üzere, Weil 21. yüzyıldaki okurlarına, yani bizlere çok şey söylüyor. Kapitalizmin dayattığı yabancılaşmayı duyumsamak için fabrikalarda çalışmaktan faşizmin yükselişine karşı İspanya İç Savaşında gönüllü askerliğe, felsefeyi dünyanın sorumluluğunu üstlenerek icra eden bir filozofun tarihe son notu karşınızda.
Büyük açlık : roman
1845 yılında, İrlanda’da büyük bir kıtlık felaketi baş göstermiştir. İrlandacada,Gorta Mór (BüyükAçlık) olarak anılan bu felaket, 1.000.000 kişinin ölmesine, İrlanda nüfusunun %25 dolayında azalmasına, İrlanda’dan Amerika’ya büyük bir göç dalgasının başlamasına ve İrlandacanın saygınlığını yitirmesine neden olmuştur. Sultan Abdülmecit, bu büyük felaketi, kişisel doktoru olan İrlandalı Joseph’ten öğrendiğinde, Osmanlı’nın bu büyük felaket karşısında sessiz kalmaması gerektiğini düşünür. Ancak dönemin İngiltere Kraliçesi Victoria, bu yardım konusunda son derece gaddarca bir tutum sergilemekte olduğundan Sultan, bu yardımı meşru yollardan yapamayacağını görür. Hem vicdanı, hem de Joseph’in derin kederi, ülkesindeki sorunlar, artan fakirlik ve toprak kayıplarına rağmen Sultan’ı, kendisinin kurucusu olduğu büyük bir oyunun içine sürükler. Sultan’ın esir korsanlardan devşireceği bir yardım donanması ile Osmanlı’nın son deniz seferi hazırlanmaktadır... Gerçeklerin sınırlarını çizdiği, politik çekişmelerin, dönemin uluslararası ilişkilerinin derin ayrıntılarının sergilendiği, soluksuz okuyacağınız bir macera...Büyük Açlık, Osmanlı’nın geleneksel değerlerinin, değişen dünya karşısında verdiği imtihanı, üstelik bir İtalyan deniz eşkıyasının gözünden anlatmakta.
Beslenme ve ilaç etkileşimi
Bu kitabın tasarlanmasının sebebi, bu alanda Türkçe bir kaynağın bulunmamasıdır. Konu ile ilgili olarak genel olan ilaç grupları seçilmiştir. Ancak etkileşimle ilgili olan konular detayları ile ele alınmış, çeşitli bilim dallarında kullanılan ilaçların yanı sıra ek olarak şifalı bitkilerede yer verilmiştir. Beslenme Alanının önemli bir konusu- İlaçlarla alınan gıdalar etkileşim sorunu yaşanabilir.Böylelikle ilacın yada gıdanın alınmaması sorun oluşturabilir. Özellikle ilaç ve beslenme tercihlerini belirleyenlerın önemli bir kaynak kitabı olacaktır.
Habercilik zor meslektir. Biz dünyanın en zor coğrafyasının habercileriyiz. Her gününü savaşlarda geçiren, her haberini insanlığın en acı olaylarına ayıran insanlarız. Ölümlere, sürgünlere, işkencelere, ağıtlara şahitlik ediyoruz. Mısır, Gazze ve Suriye, acının eksik olmadığı coğrafyanın sadece üç bölgesi. Bu üç bölgede yaşanan olaylara çok yakın şahitlik yapan Anadolu Ajansı habercileri var. Üç yıldır bu bölgede şahit olduğumuz acı olaylar yüzünden psikolojimiz bozuldu, hastalandık, yaralandık ve hayatlarımız değişti. Gözümüzün önünde vurulan insanlar, işkence altında öldürülen çocuklar, kadınlar gördükten sonra artık hayata eskisi gibi bakamıyoruz. Yaşadıklarımızı kitaplaştırmaya karar verdik.
Açlığın sofrasında
Yeryüzünde vuku bulmuş ne kadar tatsız, ne kadar can acıtıcı, ne kadar yürek yakıcı hadise varsa meğerse hepsi yemek yüzünden çıkmış. Her türlü savaşın, her türlü kavganın temelinde “ekmek davası” yatar çünkü. Toprağın bu kadar kutsal bir şey olması, hatta insanoğlunun üzerinde yaşadığı tapulu mülküne “vatan” adını vermesinin temelinde de bu “karın doyurma” dürtüsü yatar. Toprak besin verir, besin karın doyurur, doymuş insan mutludur, açlık ise beladır. Ondan olsa gerek Albert Camus, “İnsan aç kalmayagörsün, inançlarını bile yer,” demiş. Çocukken soğuk kış gecelerinde, soba ateşinin etrafına kurulup dinlediği hikâyeler, masallar, destanlar, belleğinde yer ederken, öykünün bir yerine sızmış olan yemek bahsinin hep özel bir yeri olmuş Muhsin Kızılkaya için. Kulağına çalınan onca kan, gözyaşı ve acının arasından, buram buram yemek kokuları dolmuş burnuna... O hiç var olmayan yemeklerin tadı kalmış damağında. Açlığın Sofrasında, bizi düğünlerden alıp mir konaklarına götürüyor, beylerin şölen gibi sofralarından kaldırıp bir içli köftenin insanın başına neler açtığını gösteriyor. Kulağına dolanlara dengbêj olup ses veren Muhsin Kızılkaya, ecinnilerden Nasturilere uzanan türlü hikâyeler anlatıyor ve diyor ki: “Hikâyeler pek iştah açıcı değilse bile, insanoğlunun birbirini yerken pek iştahlı olduğuna bir kanıt gibidir hepsi.”
Nâzım Hikmet'in yaşadığı adalet dramı ve açlık grevi olayındaki gerçekler
Bu kitabın yazılmasındaki amaç, Nâzım Hikmet’in açlık grevine ilişkin olarak ileri sürülen savların eleştirilmesidir. Nâzım Hikmet’in açlık grevi kararının bir nedeni de; 13 yıl boyunca çeşitli hapishanelerde azap çekmesine neden olan haksızlığın düzeltilmesi için, davasının yeniden görülmesi yolunda yaptığı başvuruların yanıtsız kalmasıdır. Açlık greviyle sonuçlanan olayları tarih sırasına göre bir araya getirmek için, bu konuyu ayrı cepheleriyle inceleyen değerli araştırmacıların yazılarından bölümler seçilerek bir araya getirildi. Böylece bu derleme ortaya çıkmış oldu.
1 | Açlık : roman | Katalog kaydına gidiniz. |
2 | Kişi ve kutsal | Katalog kaydına gidiniz. |
3 | Büyük açlık : roman | Katalog kaydına gidiniz. |
4 | Susuzluk : antik dünyada su ve iktidar | Katalog kaydına gidiniz. |
5 | Beslenme ve ilaç etkileşimi | Katalog kaydına gidiniz. |
6 | Gastro gösteri : popüler kültür ürünlerinde yemeğin kültürel gösterisi | Katalog kaydına gidiniz. |
7 | Mutluluk kürleri | Katalog kaydına gidiniz. |
8 | Yetim kalan ülke Suriye | Katalog kaydına gidiniz. |
9 | Açlığın sofrasında | Katalog kaydına gidiniz. |
10 | Felç : roman | Katalog kaydına gidiniz. |
11 | Açlık oyunları | Katalog kaydına gidiniz. |
12 | Nâzım Hikmet'in yaşadığı adalet dramı ve açlık grevi olayındaki gerçekler | Katalog kaydına gidiniz. |
13 | Henüz vakit varken gülüm | Katalog kaydına gidiniz. |
14 | Açlık yılları | Katalog kaydına gidiniz. |
15 | Annemin mirası | Katalog kaydına gidiniz. |
Açlık / Hunger or Starvation
Susuzluk / Thirst
Ekonomi / Economy
Beslenme / Nutrition
Tarım / Agriculture
Gıda politikaları / Food policies
Gıda güvenliği ve beslenme / Food security and nutrition
Sürdürülebilir tarım uygulamaları / Sustainable agriculture practices
Açlığı ortadan kaldırma stratejileri / Hunger eradication strategies
Beslenme müdahaleleri / Nutrition interventions
İklim değişikliği ve tarım / Climate change and agriculture
Koç University Suna Kıraç Library
Rumelifeneri Yolu, 34450, Sarıyer-İstanbul
T:+90-212 338 13 17 F:+90-212 338 13 21
libinformation@ku.edu.tr