Skip to Main Content
   
               

Cumhuriyetin 100. Yılında Yükseköğretimin Yolculuğu

1946'dan Yükseköğretim Kurulu'nun Kuruluşuna Kadar Olan Gelişmeler

1946 yılı birçok olaya şahitlik edildiği bir yıl olmuştur. Bu yılda gerek II. Dünya Savaşı'nın sonrası olması, gerek ülkemizde tek partili hayattan çok partili hayata geçiş beraberinde bazı değişimler ve yenilikler getirmiştir. Yükseköğretim alanı için de bu yıl bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Uzun süren hazırlıkların ardından 13 Haziran 1946 tarihinde 4936 Sayılı Üniversiteler Kanunu kabul edilerek bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir. Kanun 81 maddeden ve 17 geçici maddeden oluşmuştur. 

Bu Kanuna göre, üniversiteler “genel özerkliğe ve tüzel kişiliğe”, fakülteler ise, “bilim ve yönetim özerkliğine ve tüzel kişiliğe” sahiptirler. Bu üniversite reformu ile belirlenen amaçlar doğrultusunda, üniversiteler ve bağlı tüm organları, kuruluşları, işleyişleri yasal düzenlemelere bağlanarak, üniversiteler yeni ve ileri bir statüye kavuşturulmuşlardır. Üniversiteler, mali, bilimsel ve yönetsel acıdan özerkliğe bu dönemde kavuşmuşlardır. Ancak, üniversite gelirlerinin büyük bir bölümünün devlet bütçesinden sağlanıyor olması üniversitelerin mali bakımdan özerkliğini tartışılır hale getirmiştir.

1946 yılı öncesinde Türkiye'de üç üniversite (İstanbul Üniversitesi - 1933; İstanbul Teknik Üniversitesi 1944; Ankara Üniversitesi - 1946) varken, 1946 yılı sonrasında üniversite sayısında da artış yaşanmıştır. 1950'li yıllarda kurulan üniversiteler şunlardır:

  • Karadeniz Teknik Üniversitesi (Trabzon - 1955)
  • Ege Üniversitesi (İzmir - 1955)
  • Orta Doğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü (Ankara - 1956)
  • Atatürk Üniversitesi (Erzurum - 1957)

1956 yılında Ankara’da kurulan Orta Doğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü,1959 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) adını almış ve özel statüsünü belirleyen kuruluş yasasına kavuşmuştur. ODTÜ’nün amacı, Orta Doğu’nun kaynaklarını geliştirmek, ekonomik sorunlarına çözümler bulmak, uygulamalı araştırmalar yapmak ve İngilizce eğitim vermek olarak belirlenmiştir. ODTÜ, 1981’de çıkarılan 2547 sayılı yasanın yürürlüğe girmesine kadar, diğer üniversitelerden farklı bir statüde Mütevelli Heyeti ile yönetilmiştir.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden dört ay sonra, Milli Birlik Komitesi tarafından, aralarında 28 ordinaryüs profesör, 57 profesör ve 44 doçentin bulunduğu 147 öğretim üyesi ve yardımcısının İstanbul Üniversitesi’ndeki görevlerine son verilmiş, 4 öğretim üyesi de sürgün edilmiştir. 147’ler olarak adlandırılan öğretim üyeleri arasında Ali Fuat Başgil, Fuat Sezgin, Sabahattin Eyüpoğlu, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya ve Mina Urgan gibi isimler bulunmaktaydı. Hilmi Ziya Ülken, Süreyya Tunay, Ali Rıza Özbek ve Celâl Erkan gibi 4 bilim adamı ise kendi fakültelerinden başka fakültelere ya da Ankara Üniversitesi’ne nakledilmişlerdir. Bu olay, tasfiyenin bir tür kadro kavgası olduğunu göstermektedir. 1962 yılında çıkarılan bir kanunla 147’lere görevlerine geri dönme hakkı tanınmışsa da bu kişilerin bir kısmı bu hakkı kullanmamayı tercih etmişlerdir.

İhtilalden sonra yapılan 1961 Anayasası, üniversitelere yönetsel ve bilimsel yönden bir özerklik getirmiştir. Bu Anayasanın; üniversitelerin kendi seçtiği organlar tarafından yönetileceği, öğretim üye ve yardımcılarının üniversite dışındaki makamlarca görevlerinden uzaklaştırılamayacağına ilişkin hükümler içeren 120. maddesi o güne kadar yapılanlardan daha geniş ve kapsamlı yapısal ve yönetsel değişikliklerin ifadesi olarak yorumlanabileceği belirtilmektedir.

1965 yılında önemli bir gelişme yaşanmıştır. Bu yılda Özel Okullar Kanunu kabul edilmiş ve yüksekokullar açılmaya başlanmıştır. Yükseköğrenim görmek isteyen kişilerin olması ve üniversite kontenjanlarının sınırlılığı nedeniyle özel yüksekokullar giderek çoğalmıştır. 1971 yılına gelindiğinde Anayasa Mahkemesi, üniversitelerin ancak Devlet eliyle kurulacağı” şeklindeki anayasa hükmüne dayanarak yüksekokul öğretimini de üniversite öğretimi olarak yorumlamış ve bu bağlamda özel okulların açılabilmesine ilişkin kanun maddesini iptal etmiştir.

1973 yılına gelindiğinde 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanun sonrasında yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonu sağlamak ve yükseköğretime yön vermek amacıyla gerekli inceleme ve araştırmaları yapacak bir Yüksek Öğretim Kurulu oluşturulmuştur. Fakat açılan bu ilk Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), 1975 yılında üniversite özerkliğine aykırı bulunması sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve kapatılmıştır.

1974 yılında Üniversitelerarası Kurul üniversiteye giriş sınavının bir merkez tarafından yürütülmesi kararını almıştır. Bu karar doğrultusunda Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) kurulmuş ve günümüzde de devam eden sınavların ÖSYM tarafından yapılmasına başlanmıştır.

1946 - 1981 arası dönemde üniversiteler adına önemli gelişmeler yaşanmış ve üniversite sayısı da çoğalmıştır. Yukarıda sıralananların haricinde bu dönemde açılan diğer üniversiteler şunlardır:

  • Hacettepe Üniversitesi (Ankara - 1967)
  • Boğaziçi Üniversitesi (İstanbul - 1971)
  • Çukurova Üniversitesi (Adana - 1973)
  • Dicle Üniversitesi (Diyarbakır - 1973)
  • Anadolu Üniversitesi (Eskişehir - 1973)
  • Cumhuriyet Üniversitesi (Sivas - 1974)
  • Uludağ Üniversitesi (Bursa - 1975)
  • Fırat Üniversitesi (Elazığ - 1975)
  • Selçuk Üniversitesi (Konya - 1975)
  • İnönü Üniversitesi (Malatya - 1975)
  • Ondokuz Mayıs Üniversitesi (Samsun - 1975)
  • Erciyes Üniversitesi (Kayseri - 1978)

Kurulan bu üniversiteler ile bu dönemdeki üniversite sayısı 19'a yükselmiştir.