The Seljuks of Anatolia

Under Seljuk rule (c. 1081-1308) the formerly Christian Byzantine territories of Anatolia were transformed by the development of Muslim culture, society and politics, and it was then - well before the arrival of the Ottomans - that a Turkish population became firmly established in these lands. But these developments are little understood, and the Seljuk dynasty remains little studied. Yet the Seljuks of Anatolia were one of the most influential dynasties of the thirteenth-century Middle East, controlling some of the major trade routes of the period, playing a crucial role in linking East and West of the medieval world. This volume examines Seljuk culture and history by looking at developments both at court and in society at large and shed new light on Seljuk political culture and dynastic ideology, the engagement of politics with religion, and Christian-Muslim interaction. The Seljuks of Anatolia will be of great interest to researchers with interests in Byzantium as well as the material culture and society of the medieval Islamic world.

Anadolu’nun fethedilmesi, Selçuklu beslenme ve yemek kültürünün zenginleşmesi bakımından oldukça mühim bir vaka olmuştur. Türkler evvelce kullandıkları eşyalar ve yetiştirdikleri zirâî mahsullerin yanında yiyecek, içecek, tatlı ve sair gibi besin çeşitlerini de beraberlerinde Anadolu’ya getirmişler ve bu sayede Anadolu’da var olan yemek kültürüyle kendilerine ait olan kültürü İslâm akidesine uygun bir şekilde meczetmişlerdir. Dolayısıyla bu çalışma boyunca gayemiz hem Anadolu öncesi edinilen hem de yerli halktan alınan birikimin Selçuklu beslenme ve yemek kültürünün gelişimine ne derece tesir ettiğini ortaya koymak ve bu dönemde Selçuklu Anadolusu’nda yeniden şekillenen beslenme ve yemek kültürünün tüm veçhe ve aşamalarını ayrıntılı bir şekilde incelemektir.

Konya Türkiye'nin en önemli tarih kültür sanat ve ekonomi şehirlerinden birisidir. Selçuk Üniversitesi ise öğrenci sayısı, öğretim üyesi, kadrosu ve fiziki gelişmesi ile Türkiye'nin ikinci büyük üniversitelerinden birisi olmuştur.(Sunuş'tan)

"Türklerin ileri kültür seviyelerini tesbit etmemize esas kaynak olan yaşamlarıdır. Türklerin yaşadıkları evler, bu evlerin süslenmesi, aydınlanması ısınması, beslenmeleri, giyim ve kuşamları olarak bu kültür incelenebilir. "(Girişten)

"Son yıllarda ülkemizde Türk Tarihinin geçmiş yüzyıllarına ait kaynak niteliğinde eserlerin yayınlanması hız kazanmıştır. Bilindiği gibi, tarihimizin İslamiyetden önceki devirlerine ait kaynaklar genellikle Çincedir. Daha doğrusu, Çin kroniklerindeki bilgilerden Türk tarihinin bu devresi aydınlatılabilmektedir. İslami devrin Selçuklu dönemine, yani X - XIII. yüzyillarına ait kaynaklar ise genellikle arabça ve farsçadır. Osmanlı dönemi (XIV. - XX. yüzyıllar) nin başlangıcı ile Türkçe kaynakların hakimiyet kazandığı görülür. Ancak, yüzyıllar geçtikçe Türkçe’nin arabça ve farsça ile karışarak arılığını kaybettiği bilinmektedir. Türkçe kaynaklar genellikle aynen, arabça, farsca ve ağdalı Osmanlıca kaynaklar ise günümüz Türkçe’sine çevrilerek yayınlanmaktadırlar. Bu, şüphesiz, tarihsel kültürümüz açısından önemli bir hizmettir. Zaman zaman yüksek tirajlar ile şimdiye kadar bakir kalmış bir sahada, Türk okurunun gözünün önündeki perde kaldınlmaktadır. Ama, bizce, kaynaklar ile okur arasında bir tül, hem de oldukça kalın bir tül varlığını koruyor. Zira, kaynak ham maddedir. Bu ham maddeye şekil verecek olan uzmandır. Yani, günümüz tarihçisidir. Bizce yayınlanan tarihi kaynaklar yorumlandıktan ve tahlil edildikten sonra değer kazanırlar. Benzetme yerinde ise, ham altın ile işlenmiş altın arasındaki fark gibi." (Önsöz'den)

Rising from humble origins as Turkic tribesman, the powerful and culturally prolific Seljuqs—a dynastic tribe whose reach extended from Central Asia to the eastern Mediterranean—dominated the Islamic world from the 11th to the 14th century. This groundbreaking book examines the roots and impact of this formidable empire, featuring 300 objects as evidence of the artistic and cultural flowering that occurred under Seljuq rule.Beginning with a historical overview of the dynasty, Court and Cosmos covers such topics as the rise of the Seljuq sultanate, the development of astrology and magic, the visual expression of discoveries in science, medicine, and technology, and the courtly, funerary, and literary arts. Glazed ceramics, incised glass, inlaid metalwork, handwoven textiles, illuminated manuscripts, and more are captured in new photographs. Court and Cosmos is a comprehensive study of the breadth of Seljuq achievement, illuminating the splendor of one of Islam’s most magnificent dynasties and providing insights into a rich cultural tradition that has shaped the legacy of Islamic culture to this day.

In recent years, Sufism has become all but synonymous with the mystic poetry of Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 1273) and the ritual "whirling" of dervishes from Turkey. This branch of Islam does, however, have a long, complex history, and spiritual retreat was only one aspect of its significance. In medieval Anatolia, Cities and Saints contends, Sufis made alliances that gave dervish lodges powers so vast that they were able to alter the layout of cities and serve as the means of forging new social bonds.
Through close examination of the design and function of medieval Sufi buildings in several Anatolian cities, Ethel Sara Wolper shows that dervish lodges became sites where a new ruling elite promoted the cult of Sufi saints. Wolper's discussion, enriched by the use of a wide range of primary sources, goes on to chart the role Sufis and their patrons played in the establishment of a new urban order anchored in dervish lodges built near city gates, markets, and along major thoroughfares.Highly original, Cities and Saints unites architectural history with the study of urban space and the spread of Islam. It will be an important reference for students of community formation in the Middle East as well as historians of art, architecture, and religion.

Türk düşünce ve inanç tarihi, coğrafi bakımdan Selçuklu devrine doğru genişlerken fikri bakımdan da derinleşir. Halkası olduğumuz zincir burada dövülmeye başlanır. Selçuklu Devleti'nin kuruluşuyla İslamiyat, siyasi ve fikri açıdan kendini muhafaza edecek çerçeveye kavuşur. Oğuz Türklerinin kurduğu bu devlet, çok geniş bir sahada hüküm sürdüğü için, bu dönem İslam algısının, bütün bir İslam dünyasını ve düşüncesini temsil edecek güç ve potansiyele sahip olduğu söylenebilir. Bu yönüyle Selçuklu İslam tasavvuru, Osmanlı asırlarına kadar Türklerin Müslümanlığına ait hemen her şeyi içine toplar.Bu çalışma, Osmanlı'da kemale erecek çizginin en önemli aşaması olan Selçuklu tecrübesinin iç bünyesini, kendi hakikiat ve imkanları içinde kuşatma iddiasındadır.

Epigrafik kaynaklar, tarih araştırmalarında son derece önemli kaynak türlerindendir. Ait olduğu eserin banisi ve yapım tarihinin yanında, hükümdarların saltanat süreleri, unvanları, önemli ıstılahların okunuşları ve kültür tarihi için vazgeçilmez kaynaklardır. Anadolu coğrafyası epigrafik kaynaklar bakımından son derece zengindir. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait pek çok kitabe günümüze ulaşmıştır. Bu dönemlerle ilgili kitabeler kullanılmadan yapılan araştırmaların eksik kalacağı şüphesizdir. Zira kitabeler tarihi olayların aydınlatılmasında da son derece önemlidir. Türkiye’de henüz XI.-XIV. yüzyıllara ait kitabeleri toplayan bir korpus hazırlanıncaya kadar, alandaki boşluğu kapatabilmek adına bu sistematik bibliyografyayı Selçuklu ve erken Beylikler tarihi çalışan araştırmacıların istifadesine sunmuştur.

This new view on aspects of the Ghaznavid and Seljuk dynasties concentrates on the relationship of the panegyric poets Farrukhi Sistani (c.995-1032) and Mu'izzi (c.1045-1127) to the Ghaznavid and Seljuk rulers and dignitaries for whom they wrote. Dr Tetley investigates the reliability of the historical information which may be gathered from the poems, and draws comparisons with other historical sources.A solid and impressive work of learning, of interest to scholars in Oriental Studies, Medieval Literature, and History, The Ghaznavid and Seljuk Turks: Poetry as a Source for Iranian History, is the first extended English study of Mu'izzi it presents much new material concerning both this little-studied poet and also the better-known Farrukhi. Additionally, there is a valuable exploration of the relationship between Persians and Turks, a highly significant factor during the rule of the two dynasties.

Türk tarihinin en büyük iki devletinden biri olan Selçuklu Devleti’nin bütün yönleriyle Kültür ve Medeniyeti anlatan çalışma, alanında bir ilk özelliği taşımaktadır. Medeniyetin güzel örnekleri kitap içinde renkli olarak verilmiş, ayrıca metinler zengin görsellerle zenginleştirilmiştir.

Painstakingly researched by a leading expert, this new anniversary edition of the award-winning biography examines the background, the legacy, and the continuing significance of Jalâl al-Din Rumi, 800 years after he was born. Containing several new poems and an updated introduction, it will make a perfect gift for Rumi lovers everywhere. Drawing on a vast array of sources, from writings of the poet himself to the latest scholarly literature, this unique book is the definitive exploration of Rumi's life and work. In addition to offering fresh perspectives on the philosophical and spiritual context in which Rumi was writing, Lewis pays particular attention to why Rumi is the bestselling poet in the United States today. The benchmark in Rumi Studies, this landmark work contains new translations of over fifty of Rumi's poems, as well as never-before-seen prose, extensive commentaries, and a full annotated bibliography.

Aradan geçen yüzyıllar kimilerini habersizlikler çukuruna itti, kimilerini de karanlıkları aydınlatan bir güneş gibi günümüze kadar taşıdı. Bu isimler arasında sayabileceğimiz kimseler arasında Hacı Bektaş Veli, kendine özgü kimliik ve kişiliği ile varlığını devam ettirmekte, ışığından bizleri yararlandırmaktadır.