Strabon’a göre Attaleia, Bergama Kralı II. Attalos Philadelphos’un tahta geçişinin hemen ardından, olasılıkla MÖ 158 yılı civarında, liman etrafında küçük bir balıkçı yerleşimi olan Korykos’un yerine, kurulmuştur. Kent, limanı ile her zaman, özellikle MÖ 133 yılında krallığın sona ermesinden sonra burada yuvalanacak korsanlar için çekici olmuştur. Hellenistik doğu krallıklarının çöküşüyle oluşan siyasal boşluğun yarattığı ortamda tüm Akdeniz havzasında tehlike yaratan bu korsanlar, MÖ 2. yüzyıl sonlarından itibaren olağanüstü bir güce erişirler. Kilikia Bölgesi’nin Romalı Valisi Publius Servilius Vatia korsanlara karşı açtığı savaş sonrası Attaleia'yı MÖ 77 yılında ele geçirir. Kent, bağımsızlığını kaybederek Roma'nın mülkiyetine girer, ancak bir Roma Kolonisi statüsü kazanıp kazanmadığı kesin değildir. Kentin içinde yer aldığı Pamphylia Bölgesi, MS 43 yılında Claudius döneminde batı komşusu Lykia ile bir "çift eyalet" altında birleştirilir ve önce imparatorun, daha sonra Roma senatosunun emrine girer. MS 45 ya da 46 yılında Havari Paulus, Pisidia Antiokhiası’ndaki misyonu ardından Attaleia'da konaklar. MS 131 yılında İmparator Hadrianus’un da kenti ziyaret ettiği bilinir. Lucius Verus gibi diğer imparatorlar da, Küçük Asya kıyılarındaki deniz yolculukları sırasında bu korunaklı kenti en azından uzaktan görmüş olmalıdırlar.
Decius zamanındaki Hrıstiyanlara yönelik baskıdan nasibini alan Attaleia MS 431 yılında Efes'teki konsilde piskoposluk merkezi olarak karşımıza çıkar. II. Justinianus, daha önce Arap akınlarında kentteki Hrıstiyanlara yardım eden Mardaitler’i MS 688 yılında kent kıyısına yerleştirir. VI. Leo, 916 yılında savunma çemberini güçlendirir, 9. ve 10. yüzyıllarda İmparator Heraklios döneminde oluşturulan askeri eyalet Kibyraioton'un merkezi ve artık Bizans İmparatorluğu’nun askeri bölgelerinin en önemlilerinden biridir. 1084 yılında I. Aleksios Komnenos kente metropol ünvanını verir. Ancak kısa süre sonra Selçuklu sultanlarının baskısı hissedilir ve kent düşer.
Bizans, kenti 1120 yılında geri almayı başarırsa da 1207 yılında Selçuklu Sultanı I. Keyhüsrev tarafından yeniden fethedilir. Selçuklular liman kentini "mavi deniz"deki ana karargahlarına dönüştürür ve Venedik başta olmak üzere deniz aşırı ticari ilişkilerde kullanırlar. Ticaret ve kültür en üst düzeye ulaşır. 1308 yılında Selçuklu Hanedanı sona erdiğinde, 14. yüzyılın büyük bölümünde Hamit Oğulları'nın egemenliğindedir. Hamit Oğulları deniz ticaretini Levant, Mısır ve Ege ile daha da güçlendirirler. Kent, 1361-1373 yıllarında Pierre de Lusignan komutasındaki Kıbrıslıların eline geçer. 1397-1399 civarında Sultan I. Bayezid'ın fethi ile Antalya'da Osmanlı Dönemi başlar. Ancak Ege ticaretinin Anadolu'dan gelen tahıllara dayalı olması ve askeri amaçlara ağırlık verilmesi ticari çöküşü başlatır. 1402 yılında Moğol Hükümdarı Timur'un yıkıcı fetih saldırıları buraya da ulaşır. Kent yağmalanır ve Moğol birliklerinin akıl almaz vahşiliği ve yıkıcı kiniyle yönetilİr. 1415 yılında I. Mehmet döneminde Antalya ikinci kez Osmanlılar tarafından ele geçirilir.
Antalya aslında 1918, ama resmen Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği 1923 yılına kadar imparatorluğun sürekli bir parçası olacaktır. Osmanlıların geri aldıkları dönem sonrasındaki asırlarda bir zamanlar sahip olduğu ışıltısını kaybedecek, nüfusu da azalacaktır. 19. yüzyılın ortalarında 15 000, 1947 yılında 25 000 civarındadır. Antalya günümüzde 2.500.000’u aşan nüfusuyla gelişen modern Türkiye'nin bir temsilcisidir. 1960'tan bu yana yirmi katına ulaşan nüfusa paralel olarak kentsel yerleşim alanı da hızla genişlemiştir. Bu gelişim sürecinin hızı, bölgeyi düzenli ziyaret edenleri hayrete düşürmektedir. Her yıl bu güzel ülkede sessizlik ve rahatlık arayan 25 milyona yakın turistin büyük bölümü kenti, burada konaklamak ya da "Türk Rivierası”ndaki diğer tatil beldelerine ulaşmak amacıyla Anadolu'ya giriş olarak kullanmaktadır.
Kaynak: https://akmed.ku.edu.tr/kaleici-muzesi/sergiler/gezginlerin-gozuyle-antalya/doganin-bir-lutfu-antalya/
Antik kenti kaplayan Kaleiçi yaklaşık 80 hektarlık bir alandır. Küçük Asya’nın diğer birçok antik kentlerindeki anıtsal kalıntıları göz önüne getirdiğimizde Kaleiçi’nde karşılaşılacak fazla bir şey yoktur. Nekropoller ve agoranın bir bölümü dışında tapınak, tiyatro, stadyum, hamamlar vs. gibi daha birçok yapının lokalizasyonu güçlükle yapılabilmektedır. Her şeyin zamanla ortadan kalkması, parçalanması ve yeni yapılarla kapatılması sürekli yerleşim gören kentlerin özellikle kaderidir. Kaleiçi’nde gezenler antik malzemenin her yerde evler ve duvarlarda kullanıldığını, pansiyon ve restoran bahçeleri ve girişlerinde bezekli parçaların sergilendiğini görecektir. Korunabilen kısımlar eski dokusunda belki de Helenistik Dönemi saklayan etkileyici sur duvarlarıdır. En geç duvar dokusu Osmanlı olup, 20. yüzyılın başlangıcına kadar tam haliyle görevini yerine getirmiştir. 1880’li yıllarının resimlerinde Saat Kulesi yanında yedi giriş ve sayıları elliyi aşan kuleler yer almaktadır.
Sur duvarının en dikkat çekici bölümü ünlü Hadrianus Kapısıdır. MS 129 sonrasına kesin tarihlenebilen mermer kapı korunaklı olmayan 3 girişi ile savunma amaçlı olmayıp, bir zamanlar altın kaplamalı bronz harflerden oluşan ve imparatoru selamlayan bir onur yazıtına sahipti. Sur duvarının güney batı sınırındaki 14 m. yüksekliğinde yuvarlak mezar anıtı Hıdırlık Kulesi, Roma Dönemi’ndendir ve kapının iki yanındaki kabartmalar olasılıkla konsül derecesindeki bir mezar sahibine işaret etmektedir. Yapının Hadrianus Kapısı ile bağlantı ekseninde, kentin güneyinde günümüzde beş nefli bir bazilikanın kalıntıları yer alır. Yapı 5. yüzyılda daha erken yapı malzemesinin kullanımı ile inşa edilmiş ve Meryem’e adanmıştır. Kilise, Selçuklu Dönemi’nde camiye dönüştürülmüştür. Kentteki anıtsal Selçuklu yapı sanatının ele geçen örneklerinden biri, kısmen çinili tuğlalardan inşa edilen ve Kaleiçi’nde etkileyici bir şekilde yükselen Yivli Minare’dir ve yapı günümüzde kentin simgesi durumdadır.
Kaynak: J. Gorecki, “Ein Kampf um den Hafen des Attalos,” J. Gorecki – E. Schallmayer (ed.), Heroische Landschaften: Eine pittoreske Reise zu den antiken Stâdten der türkischen Mittelmeerküste, 2000.
Koç University Suna Kıraç Library
Rumelifeneri Yolu, 34450, Sarıyer-İstanbul
T:+90-212 338 13 17 F:+90-212 338 13 21
libinformation@ku.edu.tr