Ankara İç Anadolu'nun kuzey-batısında, Sakarya Nehri'nin kollarından Ankara Çayı'nın geçtiği ova üzerinde bulunmaktadır. Ankara, topoğrafik açıdan, Hisar'dan bugünkü istasyona doğru gittikçe alçalan eğimli bir alan üzerinde yer almıştır. Görünümüne Kale egemendir. Kale dışında şehir iki bölümden oluşmuştur. Kale çevresinin yukarı yüz, bugünkü Anafartalar Caddesi’nin altında kalan ve Hacı Bayram Camii’nden Karacabey Külliyesi’ne kadar uzanan bölümün de aşağı yüz diye adlandırıldığını, şer'iye sicillerinden öğreniyoruz. Ankara Kalesi ve eteklerinin sarp yamaçlı olması, tarihte bölgeyi düşman saldırılarına karşı korunaklı kılmaktaydı. Bentderesi’nin dar vadisi, Ankara Kalesi’nin bulunduğu lav tepesini yaylanın ovaya hâkim dik kenarından ayırdığından askeri önemi olan bir mevki oluşturmuştur.
Ankara ilkçağlardan günümüze farklı medeniyetlerin egemenlik sürdüğü kozmopolit bir coğrafyaya sahiptir. Ankara'daki ilk önemli yerleşme Frigler dönemindedir. Kent, daha sonra Lidyalılar, Persler, Galatlar, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlılar egemenliğinde varlığını sürdürmüştür. Osmanlı döneminde de Ankara Anadolu’nun önemli bir vilayetidir. Çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir sancakları da bu vilayete bağlıdır.
Ankara, 39.57 Kuzey enlemi ile 32,53 Doğu boylamları arasında yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 890 m’dir. Doğu yönünde Kırşehir ve Kırıkkale, Batı yönünde Eskişehir, Kuzey yönünde Çankırı, kuzeybatı yönünde Bolu ve Güney yönünde Konya ve Aksaray illeri ile çevrilmiştir. Ankara 26.897 km2’lik bir alana sahip İlçeleri; Altındağ, Çankaya, Mamak, Keçiören, Sincan, Yenimahalle, Akyurt, Beypazarı, Çamlıdere, Çubuk, Elmadağ, Etimesgut, Evren, Kazan, Gölbaşı, Bala, Ayaş, Güdül, Haymana, Kalecik, Kızılcahamam, Nallıhan, Polatlı, Pursaklar ve Şereflikoçhisar’dır (Ankara Valiliği, 2016).
Ankara alçak dağlarla çevrili geniş bir ovanın ortasında yükselen bir tepenin üst düzlüğünü ve yamaçlarını kapsamaktadır. Ankara, doğuda Kızılırmak ve batıda Sakarya nehirlerinin çizdiği kavisler içinde yayvan bir çanağı andıran, çevresindeki dağların kuzey, güney ve doğuda yer yer vadilerle yarıldığı bir alandadır. En yüksek dağı Yıldırım Dağı’dır. İncesu Deresi, Hatip Çayı ve Çubuk Çayı’nın birleşmesiyle Ankara’nın en büyük akarsuyu olan Ankara çayı oluşmuştur (Coğrafya Dünyası, 2014).
1800’lü yıllar kentin yangın, kıtlık, salgın hastalıklar ile mücadelesi sürmesine rağmen Ankara 1850’lere kadar bölgenin üretim ve ticaret merkezi niteliğini korumuştur (Tuncer, 2011). 1892'de demiryolunun ulaşmasıyla birlikte kentte tarımsal üretim ve gelir artışı, buna bağlı olarak gelir vergisi, tüketim mallarının kullanım artışı hızlanmıştır. Fakat XX. yüzyılın başında endüstriyel olarak gelişim yeterli düzeyde sağlanamamış. Ankara 1881’de Mahmut Paşa Bedesteni ve çevresindeki 20 civarındaki han ile l917’de Hisarönü, Çıkrıkçılar Yokuşu, Bedesten, Saraçlar Çarşısı ve At Pazarı'nı içine alan kentin merkezi yerleşim ve ticaret alanlarını yıkıma uğratan büyük iki yangın geçirir (Tuncer, 2011).
1919 yılına gelindiğinde Ankara, tarihteki güçlü merkezlerden biri olma niteliğini yitirmiş; çevre yerleşimlerle bağlantısı kesilmiş, felaketler ile mücadele etmeye çalışan küçük bir kasabadır. 27 Aralık 1919’da Atatürk’ün Ankara’ya gelişiyle Anadolu'da başlatılan kurtuluş mücadelesinin merkezi olur. 1920’de Büyük Millet Meclisi açılır ve kent, 13 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’in başkenti ilan edilir.
Başkent oluşuyla birlikte geçirdiği yapısal ve kültürel dönüşüm sayesinde Anadolu’nun tüm kentlerine model olur. Ülkenin yönetim merkezi olarak pek çok kurumsal, yapısal ve idari yapı Ankara’da şekillenir. Kent kimliğini de oluşturan ve dönüştüren yeni bir inşa süreci başlar. Ankara’nın “Eski Şehir” üzerinde değil güneydeki ovaya (Yenişehir kesimine) Çankaya’ya doğru geliştirilmesi kararı verilmiştir (Tuncer, 2011).
Ankara “bir yandan var olan çevrenin kent planlamasına dahil edilmesi, diğer yandan modern başkentin imarı için Ulus bölgesinden başlayan ve Çankaya sırtlarına kadar çıkan güçlü bir aksın” (Uysal, 2005) tanımlanmasıyla gelişmeye başlamıştır. Ankara tren garından başlayarak İstasyon Caddesi yoluyla Ulus’a ulaşan oradan Atatürk Caddesi üzerinden Kızılaya ve Çankaya sırtlarına ilerleyen kentsel “aks” yukarıda bahsedilen ritmin en sarih haliyle görülebileceği, gözlenebileceği kentsel omurgayı oluşturuyor (Uysal, 2005).
Erken Cumhuriyet döneminde kent planlaması, ulusal mimarlık akımlarının örnek mimari yapıları, modernleşme ve kalkınmaya öncülük eden kurum ve kuruluşları, sosyo-kültürel yaşamın dönüşümüne öncülük eden kişiler, yerler ve olaylar Ankara kent tarihine damgasını vurmaktadır.
Koç University Suna Kıraç Library
Rumelifeneri Yolu, 34450, Sarıyer-İstanbul
T:+90-212 338 13 17 F:+90-212 338 13 21
libinformation@ku.edu.tr